5 Aralık 2014 Cuma

Sanal Rafa Sıkıştırılan Hayatlar

Her geçen gün biraz daha artan tüketimin, hemen her alana sahip olmaya başladığı bir çağda yaşıyoruz. Bireylerin üzerine adeta öğrenilmiş bir çaresizlik gibi çöken tüketim alışkanlığı, adeta tatmin edilmesi gereken doğal bir ihtiyaç olarak görülmeye başlandı. Üstelik bu tüketim sadece gıda veya giysi anlamında değil, insanı insan yapan değerler açısından da korkutucu tablolar çiziyor. İnsanlar birbirlerini adeta sanal raf üzerinde teşhir edilen bir ürün olarak görüyor. Sanal raf üzerinde görülüyor, beğeniliyor, alınıyor, yaşanılıyor ve en sonunda da ''satılıyoruz''...

Her ürün gibi insanın da birer raf ömrü olduğunu düşünmemize yol açan tüketim toplumu, mutlak suretle hepimiz için büyük tehlikeler oluşturmaktadır. Facebook, Twitter ve Instagram gibi sosyal ağlarda yarı gerçek - yarı hayal ürünü hayatlarını paylaşarak kendini olduğundan daha farklı biri olarak gösteren birçok kişi var. Hatta belki siz de farkında olmadan onlardan biri olmuş olabilirsiniz... Siz de sosyal mecralarda olduğunuzdan daha havalı görünerek deyim yerindeyse raf ömrünüzü uzatıyor olabilirsiniz... Yani sanal rafa sıkıştırılmış bir hayat algısı yaratarak gerçekliğinizden ve kendi benliğinizden uzaklaşıyor olabilirsiniz. Oysa ki eskisi gibi olabilsek, olmayı başarabilsek ne olurdu değil mi? Arkadaşlıklar da, dostluklar da, hatta aşk da daha güzeldi çünkü o zamanlar... İnsanlara güvenmek daha kolaydı mesela. Günlük değil, ömürlüktü her şey...

Hepimizin ana kaygısı olan tüketim çılgınlığı, umarız ki bizleri madden ve manen tüketmeden son bulur. Son bulur da sanal raflara sıkıştırılmış hayatlar yaşamaktan kurtuluruz... Yoksa halimiz çok vahim!